Demir maskeli adam

Painfully

Well-Known Member
Demir maskeli adam

Alexandre Dumas´nın bir macera romanı, günümüzün pop-filmi ve gündeme gelen "Demir Maskeli Adam". Oysa işin aslı bambaşka. "Demir Maskeli Adam" dünya tarihinin en gizemli olaylarından birisi ve aslında gerçek bir olay. Daha henüz kimse olayın sırrını çözebilmiş değil. "Demir Maskeli Adam" miti öylesine büyümüş ve ilgi görmüştür ki, kara büyüden tutun da ölümsüz efsanevi Kont St. Germain´e, zaman yolcularına hatta günümüzde dünyadışı canlılar karmaşasına dahi girmiştir.

1703 yılının soğuk bir gecesinde, Bastille Hapishanesi´ndeki hücresine geri getirilen mahkumun durumu iyi değildi. Yatağına yattı ve kendinden geçti. Bir daha uyanmayacaktı, yüzünde bir maske bulunan mahkum ölmüştü. Herşey bir gün içinde oldu, mahkuma ne bir tıbbi müdahale yapılmış, ne de dinsel bir yardım. Aradan saatler geçti, sonra ses çıkarmadan yürümeye çalışan birisinin ayak sesleri duyuldu. Kim olduğu bilinmeyen konuk, hücrenin kapısını dikkatle açarak içeri girdi ve biraz kaldıktan sonra dışarı çıkarak uzaklaştı. Sabah saatlerinde bir grup görevli hücreye geldiklerinde yüzü maskeli ceset yatağından alınmıştı. Hücredeki eşyaların ve mobilyanın bir hapishane hücresinde olması mümkün değildi; tüm eşyalar bir iğne dahi unutulmadan alındı ve bahçeye götürülerek yakıldı ve eritildi. Hücrenin duvarları kazındı ve sonra beyaza boyandı. Zemin en küçük detayına kadar, kazındı ve birşey saklanıp, saklanmadığı araştırıldı, en küçük delik dahi kapatıldı. Hatta yer karoları değiştirildi. Ve bütün bunların yapılmasına emir veren kişi, bizzat Fransa Kralı XIV. Louis´idi. Kral´ın emriyle mahkum hapse getirildiği andan itibaren, yüzü bir maskeyle örtülmüştü. Yüzünün görülmemesi kesin bir emirdi ve emre uyulmamasının cezası ölümdü. Mahkum, tek başına tutulmuş ve kamuoyundan kesinlike saklanmıştı. Tarihin bu en gizemli mahkumuna sonraki yıllarda "Demir Maskeli Adam" adı verilecekti.



"O, çok önemli biriydi"

Maskeli mahkumla ilgili efsaneler, Fransa´dan başlayarak tüm dünyaya yayılmıştır. Çok az şey biliniyor, onun kim olduğu ve neden Fransa´nın en önemli mahkumu statüsünde tutulduğu bilinmiyor. Söylentiler hızla yayılmış ve o dönemde listenin başında Kral´ın evlilik dışı oğlu olduğu ve yüzünün Kral´a çok benzediği için kapatıldığı iddiası yer almıştı. Bir diğer iddia daha öteydi; Kral´ın kendisi gayrimeşruydu yani "Demir Maskeli Adam" aslında Kral´dı. Daha alt düzeydeki bir iddia ise, mahkumun Kral´ın ikiz kardeşi olduğu ve tıpatıp aynısı olduğu için Kral´dan uzak tutulduğuydu. Doğal olarak öncelikle mahkumun öncelikle yüzünün görülmemesinin istendiği anlaşılmaktadır. Mahkum, daima aynı kişi tarafından muhafaza edildi; bu kişi M. de St. Mars´dı ve görevi gereği çeşitli hapishanelerde bulunurken, "Demir Maskeli Adam" ı da yanında götürmüştü. Mahkumun başka mahkumlarla bir araya getirilmesi yasaktı ve daima özel bir gardiyanı vardı. Gardiyana verilen en önemli emir, mahkumun birisiyle konuşmaya kalkışması halinde kesinlikle hemen orada öldürülmesiydi. Adı, hiçbir hapishane kayıtlarında yer almadı. Kimse ona mektup yollamadı ve kimseye mektup yollamadı. "Eski Mahkum" veya "O Mahkum" olarak ondan bahsedildi. Bütün bunlar onun çok önemli birisi olduğunu gösteriyor, Kral ve yakın bakanları onun sağlığını ve yaşadığı koşulları sürekli olarak yakından izliyorlardı. Yiyecekleri, giysileri ve hücresindeki mobilyalar birinci sınıftı. Dinsel haklarına saygı gösteriliyor ve kimsenin ortada bulundurulmadığı anlarda hapishane kilisesinde dua etmesine izin veriliyordu. Bir doktor zaman zaman muayeneye geliyor, özel gardiyanın yanında vücudunu ve maskeyi çıkarmadan dilini kontrol ediyordu, vereceği cevaplar sadece sağlığı ile ilgiliydi. Doktorlardan birisi; "Saygıdeğer birisi, derisi koyu renkli , sesi çok ilginç" diyordu.


Onu görenler vardı;

"Demir Maskeli Adam" la ilgili bir diğer tarihsel kaynak, onun ilk kez bizzat St. Mars tarafından St. Marguerite Adası´ndan alınarak Bastille Hapishanesi´ne getirildiği ve hapsedildiğidir. Paris´e doğru gidilirken, St. Mars Villeneuve yakınındaki şatosunda kısa bir süre konaklamış ve "Demir Maskeli Adam" oradaki birkaç kişi tarafından tabii ki maskeli olarak görülmüştü, uzun boyluydu, düzgün beyaz saçları vardı. St. Mars mahkumuyla beraber yemek yerken, servisi yapan uşaklar St. Mars´ın iki elinin lanlarında, masanın üzerinde mahkuma yöneltilmiş iki tabancanın bulunduğunu görmüşlerdi. "Demir Maskeli Adam"ı hapishane dışında gören insanlar bunlardılar ve ikiyüz yıldan fazla süren gizemin normal tanıklarıydılar. Kral XIV. Louis´in halefi torunu Louis XV. "Demir Maskeli Adam" la ilgili olarak şöyle diyordu; "Eğer hala yaşıyorsa, özgürlüğünü vereceğim." Ama ortaya birşey çıkmadı. Sonraki Kral Louis XVI. ise karısı Kraliçe Marie Antoinette´in merakını gidermek için, Kraliyet Arşivleri´nde araştırma yapılmasını emretti.

Ve belgeler bulunuyor;

Mahkumla ilgili ilk kayıtlar, 1761´e aitti. Kral´ın Bastille´deki görevli subayı Teğmen Etienne du Jonca´nın günlük raporlarında söz ediliyordu. 1698 yılına ait bir kayıtta Teğmen şöyle yazmıştı; "Bugün 18 Eylül Perşembe, öğleden sonra saat üçte Bastille Şatosu´nun Yöneticisi M. de St. Mars, St Marguerite Adası´ndan gelerek görevi aldı, yanında sedyede taşınan bir mahkum vardı ve yüzü maskeliydi, adı belirlenmedi..." Beş yıl sonraki kayıtlarda Teğmen Jonca mahkumun öldüğünü yazıyor ve izleyen Salı gününde yani 20 Kasım´da St. Paul Mezarlığı´na "Marchioly" diye uydurma bir adla gömüldüğünü belirtiyordu. Jonca´nın kayıtlarına göre mahkum daima maskeliydi ve siyah kadifeden yapılmıştı. Bir başka kaynak, maskenin demirden yapıldığını ve yemek yiyebilmesi için çene kısmının açılıp kapanabildiğini yazar. Bu tanımlama sonralarda Alexandre Dumas´nın "Demir Maskeli Adam" romanında yer alacak ve kalıcı olacaktır fakat Jonca gizemli mahkumu gören biri yani canlı bir tanıktı. Fransız Devrimi´ne kadar mahkumla ilgili pek birşey duyulmadı ve konuşulmadı. Çok kişi, onun adının bir İtalyan ismi olan "Mattioli" olduğuna, Mantua Dükü olarak tanındığına ve Kral XIV. Louis´i aldattığı için cezalandırılarak, Mars´ın gözetimine verildiğine inanıyordu. Bu inanç ilgi görmüştü çünkü "Mattioli" adının Fransızca´sı "Marchioly" idi ama sonradan bu yaklaşımdan vazgeçildi. Devrim´in ilk döneminde, Savaş Bakanlığı´nın arşivleri gözden geçirilirken tam bir kaosa girilmişti. Bir türlü belgeler tasniflenip, katalogları yapılamıyordu, herşey çok dağınık ve eksikti. Birkaç yıl süren çalışmaların bir yerinde, dönemin Savaş Bakanı olan Marki de Louvois ile St. Mars arasında gidip gelmiş olan bir tomar mektuba raslandı.

Asla konuşmayacak ama çok iyi bakılacak.

1669´un sonlarına doğru "Demir Maskeli Adam" ilk kez tutuklanmıştı. St. Mars, mektubunda Louvois´ya şöyle yazıyordu; "Kral´ın emriyle Pignerol´a yollanan Eustache Dauger adlı adamı aldım. En üst düzeyde koruma altında, önem vererek kimseyle konuşmamasını, kendisi hakkında bilgi vermemesini, mektup veya başka bir yolla haberleşmemesini sağladım. Bu adamın yeterince iyi beslenmesini istemiş olduğunuz için ve bu konuda mazeret kabul etmeyeceğinizi bildirdiğinizden gerekeni yaptım. Fakat onun adına size söylemeliyim ki, eğer konuşmasına izin verilmezse daima kendisini öldürmeyi düşünüyor." Mektupların bazıları Kral´a aitti ve Kral´ın, Eustache Dauger adlı adamdan hoşlanmadığı belliydi ama özel olarak da ilgileniyordu. Kral, onun sürekli olarak gözlenmesini ama en iyi koşullarda da korunmasını istiyor. önemli olanın hiç kimseyle tek kelime konuşturulmaması veya yazışmaması olduğunu belirtiyordu. Sonraki mektuplarda, geçen yıllar içersinde mahkumun yaşamıyla ilgili ayrıntılar veriliyor buna karşın maskeli adamın kimliği veya ne nedenle bunların yapıldığına hiç değinilmiyordu.

Ve Kara Büyü; Kral´ın metresi Madam de Montespan

Kimdi Eustache Dauger? Hala bilinmiyor. Onunla ilgili hiçbir tanıtıcı ize ulaşılamadı. Ama birşey hariç; Kral´ın Muhafızları´ndan bir teğmen dikkat çekiyordu; teğmenin ailesinin adı Cavoye idi ve Picardy yöresi Kraliyet tarafından aileye verildikten sonra bu adı kullanmaya başlamışlardı. Teğmenin doğum tarihleri vardı ama ölümü belirsizdi, kendisi ve kendisiyle ilgili herşey 1668´den sonra kaybolmuştu. Altı kardeştiler ve dördü savaşlarda ölmüştü. Beşinci kardeş Louis Cavoye yani söz konusu muhafız teğmeni, Kral´ın çok yakınıydı ve bir Marki düzeyinde muamele görüyordu. Ama Louis başını derde sokmuş ve saray entrikalarına gırtlağına kadar gömülmüştü. Özellikle de, Kral´ın metresi Madam de Montespan´ın yönettiği Kara Büyü ayinlerinde baş roldeydi, şeytana tapıyorlar ve bebekleri kurban ettikleri söyleniyordu. Ve derken Louis Cavoye ortadan yokoldu; Eustache Dauger o muydu? "Demir Maskeli Adam" - Dauger ve Cavoye aynı kişi miydiler? İz burada bitiyor ve ardında minik bir ipucu bırakıyor. Daha eski çağlarda Kara Büyü ile uğraşanlar yakalandıklarında yüzleri kapatılır ve kimse ile konuşmalarına izin verilmezdi. Onlarla ancak, özel olarak eğitilmiş ve etki altında kalmayanlar muhatap olurdu. Acaba böyle mi oldu? Eustache Dauger ya da "Demir Maskeli Adam" Kral´ın metresinin kara büyücüsü müydü? Ve St. Mass büyücülere karşı özel eğitilmiş biri miydi? Ama neden Kral "Demir Maskeli Adam" a çok özel davranılmasını ve rahat ettirilmesini istiyordu? Korkuyor muydu? Bunu da bilmiyoruz. Kesin bilinen birşey var ki, o da XIV. Louis döneminde Fransa Sarayı Montespan´ın yüzünden, büyüye batmıştı. Ama bu başka bir konu... Sonuç olarak kimse Kral´ın gizemli maskeli mahkumunun kim olduğunu ve neden mahkum edildiğini hala bilmiyor. Belki bir gün henüz bilinmeyen bir belge bir yerlerde ortaya çıkana kadar aksi halde "Demir Maskeli Adam" da tarihin öteki bilinmeyenlerinin arasında ebediyen kalacak.

"Üç Silahşörler" in babası


Alexandre DUMAS,

19. Yüzyıl´ın Fransız romancısı ve oyun yazarı. (Pere) yani Baba Dumas olarak bilinir. 24 Temmuz 1802´de doğdu. Babası tanınmış bir generaldi, onun gözden düşüp aniden ölmesinin ardından Dumas, çalkantılı bir çocukluk dönemi geçirdi ve sadece temel eğitim gördü. Hayata 1818´de katiplik yaparak atıldı, okumayı seviyordu, William Shakespeare ve Sir Walter Scott´un eserlerinden etkilendi. Erken yaşta çeşitli romantik dramlar yazmaya başladı; "III. Henry´nin Mahkemesi" ve "La Tour de Nesle" gibi. Sonra tarihi romanlara döndü ve 1844´de "Üç Silahşörler" i yazdı. Bu türe giren diğer bazı romanları Üç Silahşörlerin´in devamı niteliğindeki "Yirmi Yıl Sonra", "Monte Cristo Kontu", "Kara Lale", "Korsikalı Kardeşler" dir. Romanlarında karmaşık bir yapı ve çeşitli tadlar vardır, hızlı ve heyecanlı bir tempo ile finale gider. Dumas 300´den fazla eser yazdı ve 5 Aralık 1870´de öldü. "Demir Maskeli Adam" Dumas´nın en popüler romanlarından birisi olarak kabul edilir ama öykü tarihi gerçeklere pek uyum sağlamaz. Dumas´nın özel ilgisi olan ikiz kardeşler temasına (Korsikalı Kardeşler gibi) dayanarak, "Demir Maskeli Adam" la Kral XIV.

Louis romanda ikizdirler, aslında roman "Üç Silahşörler" in üçüncü ve son bölümüdür, sıra onların ölümlerine gelir ama son uğraşları gerçek Kral´ı tahtına geçirmek ve zalim Louis´yi devirmektir. Randal Wallace´ın yönettiği günümüzün popüler filmi "Man in the Iron Mask" Dumas´nın romanından senaryolaştırıldı. Leonardo di Caprio´nun Kralı ve "Demir Maskeli Adam" ı, Gabriel Bryne, Jeremy Irons, John Malkowich ve Gerard Depardieu´nun ölümsüz dört silahşörü yani D´artagnan, Aramis, Athos ve Porthos´u canlandırdıkları film olayın gizemine yeterince yönlenmeyip, Dumas´nın "Üç Silahşörler" üçlemesinin önemli bir detayı olan taht kavgasıyla sınırlı kalmış, yanısıra da silahşörlerden uzaklaşarak, güncel popülaritenin bir sonucu olarak senaryoda, Caprio´nun Kral tiplemesi öne alınınca "Demir Maskeli Adam" ın gizemi kalmamıştır.​
 
Üst