Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Painfully

Well-Known Member
Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Abortus
Hekim kararıyla gebeliğin sona erdirilmesi için genellikle iki şart gereklidir,

(a) gebeliğin devam etmesi gebe kadının hayatını tehlikeye atacak veya kendisinin ya da ailesinde bulunan çocukların ruhsal veya bedensel sağlıklarını olumsuz bir yönde etkileyecek nitelikte ise, yahut

(b) doğacak çocuğun ciddi ruhsal veya bedensel anormalliklere sahip olabilmesi tehlikesinin bulunması halinde. Bu karan alacak hekim veya hekimlerin konuya bir psikiyatrist gözü ile de bakmaları gerekir. Abortusun psikiyatrik temellere dayanan endikasyonları, söz konusu psikiyatristin ön yargıları oranında geniş veya sınırlı olabilir. Şizofreni, paranoid psikozlar, duygusal psikozlar, şiddetli psikopati teşhisleri veya immatürite, gebeliğin sona erdirilmesini geçerli kılan sebeplerdir. Bu durumda ortaya çıkan başlıca sorun, çoğu zaman bekâr veya çok çocuklu olan annede gebeliğe karşı bir tepki olarak beliren üzüntüdür. Gebe bekârsa, ailesinin yardımı olsun veya olmasın psikiyatrist, annenin gebeliğe alışma yeteneğini ve gebelik süresinin ilerde ruhsal sağlığı üzerinde yaratabileceği etkileri değerlendirmelidir. Çok çocuklu evli anne durumunda ortaya çıkan sorun ise, gebeliğe alışmaktan çok, diğer bir çocuğun yüküne katlanabilme yeteneğidir. Aile çoğaldıkça şiddeti artan ve süresi uzayan gerginlik ve depresyon semptomları, zıt sosyal ve evlilik şartları gebeliğin sona erdirilmesini ve kısırlaştırmayı haklı gösterecek faktörlerdir. Abortus yöntemleri son yıllarda önemli değişmelere uğramıştır :

(a) 12 haftalık gebeliğe kadar vakum kullanılarak yapılan kürtaj optimal yöntemdir;

(b) 12-16 hafta arasındaki alternatifler histeretomi veya histerektomi denilen ameliyatlardır

(c) 16 haftadan sonra, gene histerektomi uygulanmakta veya amniyotik sıvı karın duvarından dışa akıtılarak yerine yüzde 20 oranında tuzlu su şırınga edilmektedir. Sonuncu yöntem olumlu sonuçlar vermekle birlikte, annenin kan dolaşımına hipertonik tuzlu su verilmesinin doğurabileceği tehlike riskini taşımaktadır. Daha sonra yapılan incelemeler, kadın çocuğu aldırmayı gerçekten istediği takdirde, düşüğün yalnızca geçici birtakım psikiyatrik semptomlar yarattığını ortaya koymuştur. Öte yandan, düşüğün reddi hastahane bakımını gerektiren uzun süreli ruhsal bozukluklar ortaya çıkarabilmektedir. Sağlıklı bir gebelik sürdüren ve tıbben iyi durumda olan annelerin büyük çoğunluğu doğan bebeği istememekte ve aldırmadıkları için hâlâ pişmanlık duymaktadırlar. İskandinav ülkelerinde yapılan bazı incelemelere göre, sona erdirilmesi istenilen gebeliklerin ürünü olan çocuklarda, kontrol yapılmayanlara oranla daha yüksek suçluluk eğilimleri ve diğer psişik rahatsızlıklara rastlanmaktadır.

Öjenik nedenlere dayanarak düşük yapma aşağıda belirtilen şartlar altında geçerlidir : annenin (a) daha önce mongol veya fenilketonürik tipli çocuk doğurması (b) gebeliğin ilk üç ayında kızamıkçık mikrobu alması veya (c) huntington koresi gibi belirgin patojenik özellikler taşıması. Habitüel çocuk düşürmeler, kadının, gebelik rolünü ve henüz doğmamış olan fetüsü bilinçdışı reddine bağlı görülmüştür. Bu tip dinamik formülasyonları ispat veya aksini ispat zordur. Ancak, çocuk düşürmeyi alışkanlık haline getiren kadınların, hekimlerinden büyük ölçüde destek ve anlayışa ihtiyaçları olduğu muhakkaktır.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Abreaksiyon (katarsis)Çok kere zihinsel baskı mekanizmaları (bkz. represyon) dolayısıyla bilinç dışına itilen olayların bilinç yüzeyine çıkarılması işlemidir. Abreaksiyon, unutulan anı ve yaşantıların hatırlanmasını sağlayan zihinsel yönünün yanı sıra, bilinç dışına itilmiş olayların uygun bir emosyonel ifade ve boşalma ile yeni baştan yaşanması anlamına gelir. Abreaksiyonun sonucuna varmak için kullanılan yöntem ise katarsistir. Abreaksiyon, formel ve analitik oryantasyonlu psikoterapi sırasında oluşabilir ve hasta önceden bastırılan emosyonları ile mevcut semptomlar arasındaki ilişkiyi bu sayede kavrayabilir. Çeşitli katartik teknikler kullanılabilir, ancak iki nokta özel pratik önem taşır.

Bunlardan ilki, anıların canlandırılmasının uygun biçimde bir ifade veya boşalmadan yoksun olmasının terapötik bakımdan faydalı olmayacağıdır. İkincisi ise, travmatik olayın yakın bir tarihte ve şiddetli olması halinde, abreaksiyonun başarı derecesinin genellikle artmasıdır. Katarsis, savaş yıllarında «bomba korkusu» olaylarında başarıyla uygulanmıştır. Hipnoz (bkz.), hastanın travmatik olayı tekrar yaşaması için telkin yapılarak uygulanabilir. Bu tekniğin başarılı olması, terapistin tecrübesi kadar hastanın göstereceği işbirliğine de bağlıdır. Subhipnotik dozda uygulanan kısa tesirli entravenöz barbitüratların metedrin ile bileşimlerinin kullanılması daha güvenilir bir yoldur. Subanastetik dozlardaki, eter. inhalasyonu, uyarıcı nitelikte bir abreaksiyon meydana gelmesinde bugün birçokları tarafından en etkili yöntem olarak kabul edilmektedir, LSD gibi hallüsinojenik ilaçlarla yapılan abreaksiyon son zamanlarda daha az kullanılmaktadır.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Abstinans Semptomları(uyuşturucu maddenin bırakılması halinde ortaya çıkan semptomlar) bu terim, uyuşturucu madde alışkanlığı olanlarda maddenin kesilmesi ile birlikte ortaya çıkan sendrom için kullanılır. Bu sendrom, afyonlu madde alışkanlığı, barbitürat (bkz.) Ve alkol (bkz.) Alışkanlığı gibi durumlarda beliren fizik alışkanlıklarla ilgili spesifik klinik özellikler taşır. Fizik alışkanlık ile ilgili olan psişik semptomlar bütün uyuşturucu madde alışkanlıklarında kendilerini gösterirler ve karakteristikleri genellikle sübjektif üzüntü ve bir şeye özlemdir. Tedavi, ya uyuşturucu maddenin devamı veya yerine hasta tarafından benimsenebilecek başka bir maddenin uygulanması, ya da trankilizan kullanımı ile olur.

(bkz. İptilâ ve abstinans semptomları
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

AbuliaAbulia, iradesizlik anlamına gelir. Özellikle hipobuli gibi daha az tanınan bir biçimde kendini gösteren bir ruh hastalığıdır. Kişi karar verme ve kararlı davranma yeteneklerini kaybeder. Birçok nevrozlarda rastlanan ortak bir şikâyettir
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Acil Durumlar, PsikiyatrikPsikiyatrik âcil durumların yalnızca hastadaki davranış bozulduğuyla değil, aynı zamanda bu davranışın başka kimselerde yarattığı anksiete ile de ilgili olduğunu kabul etmek gerekir.

Panik nöbetleri ve fazla şiddetli olmayan akut anksiete, özellikle hastalık fobisi ya da belli bir somatik anksiete belirtisi gösteren hastalarda (örneğin, çarpıntı veya psişik dispne), âcil durumlar yaratabilir. Hekim, hastayı yakından tanıyorsa, telefonla telkin yoluyla onu yatıştırması yeterli olabilir. Bu arada, panik nöbetinin geçeceği (ki her zaman geçer) ve hekimin bu durumun niteliğini anladığı da belirtilmelidir. Eğer evde uygun bir sedatif varsa, hastaya stat dozda tavsiye edilmelidir; bu amaç için, 200 veya 300 mg sodium amilobarbiton özellikle etkindir. Hekimin hastayı hiç tanımaması durumunda, genellikle evine giderek ciddi bir organik hastalığın mevcut olup olmadığını kontrol etmesi gerekir. Hastanın bir psikiyatri kliniğine yatırılması ender vakalarda doğru bir yoldur. Ancak hastanın yakınlarının baskıları nedeniyle yahut hastayı «bir şeyler yapıldığı» konusunda ikna etmek amacıyla gerekebilir. Aile hekiminin çağrılmasını gerektirecek derecede şiddetli davranış bozukluğu yaratan neden akut entoksikasyon (alkol, amfetaminler veya LSD) ise, o zaman genellikle hastanın bir cankurtaranla hastahaneye sevk edilmesi gerekir. Bu gibi sorunları ev ortamında tedavi çabaları çok kere yalnızca sabahın erken saatlerinde hekimin yeniden çağrılmasıyla sonuçlanır.

İster hipomanik, ister şizofrenik olsun, akut psikotik eksitasyon durumları, hastaya parenteral fenotiazin (örneğin klorpromazin 50-100 mg intramüsküler) uygulanmasını ve cankurtaranla psikiyatri kliniğine sevkini gerektirir. Psikiyatri kliniğindeki nöbetçi doktorla telefon görüşmesi yapılarak gerekli kararlar alınabilir; yani hasta kliniğe gitmeyi reddederse, ertesi sabah hastahane görevlilerinin yardımıyla hastanın götürülmesi kararlaştırılabilir. Akrabalara da, bu süre içinde hastaya ağız yoluyla fenotiazin vermeleri tavsiye edilebilir.

İntihar tehditleri, yalnızca açıkça tehdit niteliği bile taşısa, ciddiye alınmalıdır. Hastaya sedatif uygulanır (örneğin nitrazepam 5-10 mg) ve kırk sekiz saat içinde psikiyatri polikliniğinden bir randevu alınır. İntihar girişiminde ise, hastanın derhal bir cankurtaranla hastahaneye sevki doğru olur. Çağdaş psikiyatrik yaklaşımda, intihar girişiminde bulunan bütün hastaların tıbbi ve psikiyatrik değerlendirmeden geçmeleri gerekmektedir; bu da ancak hastahane koşulları altında etkin bir biçimde sağlanabilir.

Adolesans dönemindeki psikiyatrik âcil durumlar genellikle «kötü davranışlarla» (yani geceleri eve gelmemek, uyuşturucu ilaçlar kullanmak, v. s.) Ve «kimlik bunalımı» denilen durumla ilgilidir (semptomlar, depersonalizasyon kişilikten uzaklaşma ve bazen de kişinin kendisini bir dış güç yahut mekanizma tarafından kontrol ediliyor gibi hissettiği pasiflik duyguları semptomlarıdır). Adolesantlarda görülen bütün problemler, hekimin hem hastayı, hem de hastanın ebeveynini dinlemeye çok zaman ayırmasını gerektirir. Uyuşturucu madde sorunlarında, hastanın bir kliniğe şevki gerekir. «kimlik bunalımında» ise, hemen her zaman bir uzmana başvurulması şarttır, çünkü bu sendromla şizofrenik bir hastalığı ayırt etmek güçtür.

Yaşlılardaki psikiyatrik âcil durumlardan kitaplarda genellikle söz edilmez, oysa hekim bu gibi sorunlarla her zaman karşılaşabilir. Bu durumların tipik örnekleri geceleri sokaklarda dolaşan yaşlı kadınlar, havagazı musluğunu açan ama ocağı yakmayan yahut evdeki çöpleri oturma odasının ortasında tutuşturmaya kalkışan yaşlı adamlardır. Alınacak en etkin tedbir, eve bir psikiyatrist çağırarak hastanın davranışının yol açtığı sorunları doğrudan doğruya ona göstermektedir.
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Acting Out (Çocuksu Davranış)Tedavi sırasında, gelişmenin ilk safhalarına ait davranışların tekrarlanması. Meselâ, çocukluğa ait bazı komplekslerin yeniden harekete geçirilmesi sonucunda tahripkâr davranış, saldırganlık, kaçma, vs. gibi tepkiler. Bazı kişiler diğerlerine oranla çocuksu davranışa daha yatkın olurlar ve psikolojik bir gerginliği gidermek için meselâ anksieteyi gidermek gibi günlük hayatta belirli bazı davranış biçimlerine sığınırlar. Psikiyatristlerin birçoğu bu terimi; endişe ve rahatsızlık verici davranışlar gösteren hastalarını tanımlamak için kullanırlar
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Addison HastalığıAddison hastalığında, koma öncesi veya sonrasında delirium semptomları belirebilir. Bunun dışında, tedavi görmemiş Addison hastalarının birçoğunda belirgin ruhsal bozukluklara rastlanır. Karakteristikleri depresyon (bkz.) veya apatidir (bkz.). Oysa, bazan da hasta kendisini iyi hisseder (bkz. öfori). Yakın geçmişle ilgili hafıza bozukluklarına ise sık rastlanır. Uygun bir yer değiştirme (replacement) tedavisiyle, bütün psikiyatrik semptomlar iyileşme göstermektedir
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

AdenerjikUçlarından sinaptik iletici madde olarak noradrenalin (bkz.) salgılayan sinir lifleri için kullanılan bir terimdir. Bunlar çoğunlukla sempatik sinir sistemine ait liflerdir. Bununla birlikte, santral sinir sistemindeki birtakım sinapsların da adrenerjik olduğuna dair deliller vardır. Bu, özellikle, bazı orta beyin merkezleri için doğrudur. Genellikle, adrenerjik lifler, vücudun ergotrofik reaksiyonlarıyla, yani aktivite ve stress'le ilgili liflerdir. (bkz. Adrenalin
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Adet siklusuyla psikolojik fonksiyon arasında karmaşık bir ilişki vardır. Adet öncesi gerilimin (bkz.) karakteristiği, ruhsal durumda yarattığı bozukluktur. Nevrozlarda, âdet öncesinde anksiete veya depresyon şiddetlenir. Birçok kadın âdet öncesinde ve süresince düşük bir performans ve kaza yapma eğilimi gösterir. Bu dönemde, kadınların intihar etmeleri veya cinayet işlemeleri ihtimali yükselir. Bazı epileptiklerde, âdet öncesi dönemde, nöbet frekansları artmaktadır.

Birçok psikiyatrik bozuklukta âdet siklusu da bozulur; amenore (bkz.) oligomenore yahut menoraji görülebilir. Âdet düzensizliği çok kere psikolojik bozukluğa sekonderdir, ama anksieteye yol açması da muhtemeldir
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Adet Öncesi GerilimBu terim, âdetten hemen önceki günlerde baş gösteren bir grup semptomu kapsar. Bu bozukluğun şiddeti hafif bir rahatsızlıktan kadının hayatını aksatıcı bir şikâyete kadar, süresi de bir günden bir hafta veya daha uzun bir döneme kadar değişkenlik gösterir. Genellikle, şiddetli semptomlar daha uzun bir zaman sürer. Başlıca özellikleri :

(a) Ruhsal durumda değişim: gerilim ve sinirlilik, bazen depresyon da görülür. Ruhsal durum değişken olup âdet yaklaştıkça kötüleşme eğilimi gösterir.

(b) Fizik semptomlar : Genel fizik rahatsızlık, şişkinlik duygusu, memelerde acıma ve şişme, bazen kilo artışı. Bu bozukluğa, hafif biçiminde, çok sık rastlanır. Nörotik kişilikli kadınlarda daha şiddetli semptomlar görülmesi muhtemeldir. Hormonal faktörler de önemlidir. Progesteron ve östrojen salgılarındaki bir dengesizlik sonucu gelişen progesteron yetersizliğinin bu duruma yol açtığı ileri sürülmüştür. Psikolojik semptomların oral kontraseptiflerle veya noretisteron gibi bir progestojen ile düzeldiği bugün ispatlanmıştır. Fizik semptomlar ise diüretik tedavisine daha iyi cevap vermektedir. Bu da, en az iki fizik mekanizmanın söz konusu olduğuna işaret etmektedir
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

AfaziSözlük anlamı «konuşamama» olan afazi terimi; konuşma, yazma veya el kol hareketleri gibi her türlü komünikasyonda, ifade ve anlama yeteneğinin kaybı veya kısmen kaybı anlamında kullanılmaktadır. Efektör veya reseptör nöron yollarındaki bir bozukluktan ötürü olmayıp, merkezi kavram veya konstrüksiyon güçlüklerinden ötürü olur. Spontan veya açıklayıcı konuşmalar; uygunsuz, tutarsız ve hastanın öğrenimiyle sosyal temeli bakımından gramer yanlışlıkları ile dolu olduğu zaman bu durumdan şüphe edilmelidir. Zekâ bozukluğu göstermeyen bir hastada afazi görüldüğünde, konfüzyonla karıştırılabilmektedir (meselâ ambolizm, yaralanma veya vasküler spazmdan sonra). Oysa çoğu zaman dejeneratif durumlarda meydana gelir-senil demans (bkz.), pre-senil demans (bkz.) (özellikle lobus temporalis atrofisi bulunan Pick hastalığında) veya genel serebral arterioskleroz ve global demans ile ilgilidir. Otistik (bkz. Otizm) çocuklarda da görülür. Bu duruma duyu testleri uygulandığında, sorular yahut basit talimatlar biçiminde yöneltilen sözleri hastanın kavrayamadığı ; anahtar veya para şıkırtıları, kağıt hışırtıları gibi sesleri anlayamadığı (oditer agnozi) ; okuyamadığı (aleksi - bazan doğuştan olur) ; gördüğü veya dokunduğu nesneleri tanıyamadığı (vizüel ve taktil agnozi) görülür. Hastanın motor açıdan muayenesi spontan konuşma, anlatma (afazi) ve yazma (agrafi) bakımından yapılır; talimatlar hem sözlü, hem de yazılı olarak verilir. Son olarak, hastanın kibrit veya anahtar gibi nesneleri kullanma ( ideasyonel apraksi) ve şekil yapma veya kopya etme yetenekleriyle ilgili (konstrüksiyonel apraksi) testler yapılır. En çok rastlanan bulgular arasında nominal afazi —hastanın fonksiyonu tanımladığı ve bir kaç isim arasından seçebildiği (sosis, kitap, kalem, lamba) halde nesnenin adını bulamaması (yazmaya yarayan bir şey— ; yani, «kalem») — perseverasyon (ikinci bir nesne gösterildiği halde, birinci nesnenin adını söyleme) ; agramatizm, yani telgraf diliyle konuşma; parafazi, jargon afazisi, sentaks afazisi — yanlış ya da olmayan sözcüklerin kullanılması — ; verbigerasyon — sözcük ya da cümlelerin sürekli tekrarı — ; sibilasyon — fasılalı «sss» sesleri çıkarma görülür. Broca konuşma alanı (ikinci ve üçüncü frontalis kıvrımlarının ön kısmı), ikinci frontalis girus'u (agrafi merkezi), birinci temporalis girus'u (sözcük sağırlığı), angüler girus tahrip olduğu zaman afaziye yol açan beyin (bkz. Konuşma bozuklukları)
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

AgnosiaYunanca'daki «agnostos» — bilinmeyen — sözcüğünden gelen «agnosia» terimi ilk olarak 1891'de, tanıma yetersizliğinin karşılığı olarak Sigmund Freud tarafından kullanıldı. Agnosia, etkilenen duyusal (sensory) kanala göre sınıflandırılır, fakat aslında o duyuda bir bozukluk yoktur. Vizüel obje agnosia'sı, lobus occipitalis'deki lezyonlardan ötürü, görülen objelerin tanınamamasıdır. Bu objeler başka yollarla, meselâ dokunmayla tanınabilir. İnsanların yüzlerini tanıma yetersizliğine «prosopagnosia» denir ve çoğunlukla paranoid bir tezahürle birlikte mevcuttur: aynaların arkalarında yabancı insanlar görüldüğü için, üzerleri örtülür, işitme yetersizliği (oditer agnosia), dominan lobus terminalis'deki lezyonlardan ötürü bilinen sesleri, meselâ para şıkırtısını, su şırıltısını tanıyamamadır. Dokunmayla tamına yetersizliği (tactiie agnosia), yüzeysel ve derin duyarlık bozuk olmamasına rağmen, objeleri tanıyamamadır ve lobus parietalis'deki bir lezyonu belirtir. Eğer duyuda bir bozukluk varsa, tanıma yetersizliğine astereognosis denir. Agnosia çoğunlukla vaskülar lezyonlardan ötürü ortaya çıkar ve genellikle karmaşıktır. Beyinde derin yaralar sonucu olan «tam yetersizlik» durumları da vardır
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Babcock CetveliZekâ gerilemeleri Babcock-Levy testiyle belirlenerek sonuçlar Babcock cetvelinde gösterilir
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

BarbitüratlarBarbitüratların ilk olarak tıpta kullanımı yüzyılın başına rastlar. Önce barbiton, on yıl sonra da fenobarbiton kullanıldı. O tarihten bu yana sayısız barbitüratların sentezi yapıldı ve bugün bunlardan bir düzinesinin klinik uygulamalarda yerleri vardır. Gastro-entestinal ve parenteral yollardan hemen absorbe olurlar. Etkinin hızı ve süresi, dokuya nüfuz oranını belirleyen lipid çözünürlük derecesiyle doğrudan orantılıdır. bolik yıkılım çoğunlukla karaciğerde olur ve değişmemiş bileşiğin yanısıra çeşitli bileşikler de böbreklerden itrah olur. Kısa veya daha uzun süre etkili bir barbitürat dozu kırk sekiz saat içinde vücuttan atılır. Bu, uzun süreli etkili ilaçlarda daha uzun bir zaman alır. Barbitüratlara karşı tolerans mutlaka olur ve bu tolerans hem bolik değişimin artması, hem de nöro-fizyolojik uyumla ilgilidir.

Barbitüratlar genel depresanlardır, fakat santral sinir sistemi bunların etkisine karşı, öbür dokulara kıyasla, daha duyarlıdır. Santral depresan etkiler bileşiğe, dozuna, uygulama yoluna ve o sırada sinir sisteminin eksitabilite derecesine göre, hafif sedasyondan komaya kadar değişir. Önce neokorteks etkilenir; disinhibisyon ve öfori etkileri, alkol kullanımı sonunda görülen etkilere çok benzer; barbitüratların «hafif» uyuşturucu maddeler olarak kullanılması bu yüzdendir.

Barbitüratlar klinik bakımdan hipnotik olarak kullanılır. Uykusuzluk başlangıçlarında genellikle kısa süre etkili bileşiklerin, geceleri rahatsızlık veren uyku ye sabah erken uyanma durumlarında da daha uzun süreli bileşiklerin verilmesine rağmen, bazı araştırmacılar etki süresini uzatmak için dozu arttırmanın daha iyi bir yol olduğunu ileri sürmektedirler.

Psikiyatride barbitüratlar etkin anksiolitik ilaçlardır ve geçmişte bu amaçla yaygın olarak kullanılmışlardır. Son onbeş yıl içinde benzodiazepin bileşiklerinin, bazı belirgin avantajları dolayısıyla, anksietenin tedavisinde barbitüratların yerini aldığı görülmüştür. Yine de, anksietenin giderilmesinde barbitüratların sınırlı fakat yararlı bir fonksiyonları vardır.

Psikotik veya nörotik hastalıkta akut ve şiddetli davranış bozuklukları derhal kimyasal bir frenleyicinin uygulanmasını gerektirebilir. Oral veya parenteral barbitüratlar bir trankilizanın yerine veya trankilizan terapisini destekleme amacıyla kullanılabilecek yararlı bileşiklerdir. Barbitüratların disinhibisyon etkileri, narkoanalitik tekniklerde teşhis için kullanılmaktadır,

Fenobarbiton bu grubun uzun süreli etki gösteren bir bileşiğidir. Öbür bileşiklerden farkı, hafif bir ruhsal depresyon yaratma özelliğidir; bu yüzden psikiyatride pek rağbet görmemiştir. Oysa antikonvülsan olarak uzun bir zamandan beri yarar sağlamaktadır.

Normal dozlarda kullanıldığı zaman, barbitüratların yan etkileri çok sık görülmez. En çok rastlanan şikâyet, ertesi sabah duyulan ve sarhoşluk sonrasını andıran hafif bir rahatsızlık ve sıkıntı duygusudur. Hipersansitivite reaksiyonları pek görülmez; bunlar çoğu zaman lekeli kabartı ve ürtiker biçiminde belirir. Yatkın hastalarda akut porfiria'ya (kanda porfirin mevcudiyeti) ender olarak rastlanır.

Barbitüratlara tolerans hemen başlar ve aynı etkinin sağlanması için doz gittikçe artar. Alkol gibi diğer depresanlara karşı bir çapraz toleransa rastlanmamıştır. Barbitüratların hafif dozda sürekli kullanılmaları kolayca alışkanlığa yol açabilir. Bu özellikle kronik anksietesi bulunan hastalar için sözkonusudur. Barbitürat kullananların bunu bırakmaları halinde şiddetli anksiete, titreme, göz seğirmesi, baş dönmesi, bulantı, kusma ve kilo kaybı görülür; bu arada ihtilâçlara ve delirium durumlarına da rastlanılabilir.

Uzun süreli yüksek dozaj sonucunda, alışkanlığın yanısıra, sürekli entoksikasyon ve kişilik sorunları da ortaya çıkabilir; duygularda (affekt) kararsızlık, sinirli ve kavgacı bir tutum, konsantrasyon ve hafıza bozuklukları ile yanlış kararlar halinde beliren akıl fonksiyonu bozuklukları görülür. Motor koordinasyon bozuklukları ataksiye, dizartriye ve nistagmusa yol açar.

İntihar girişimi amacıyla aşırı barbitürat dozları alınması üzüntü verecek derecede olağan hale gelmiştir; bu bakımdan depresyon hastaları için özellikle yüksek olan tehlike derecesi her zaman göz önünde tutulmalıdır. Aşırı barbitürat dozu alınan durumların bir kısmının rastlantı olduğu ve barbitürat otomatizmi, yani şaşırarak istemeden tekrar normal dozda barbitürat almaktan ötürü meydana geldiği ileri sürülmektedir
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Basit ŞizofreniŞizofreninin (bkz.) bir altgrubu olan bu bozukluk en az tanımlanmış ve en güç teşhis edilen vak'alardan biridir. Başlıca özellikleri sinsi bir başlangıç göstermesi ve açık klinik semptomlar bulunmamasıdır. İleri adolesans döneminde, tuhaf davranışlar, sorumlulukları ihmal, toplumsal ilişkilerde zayıflama, mantıksız davranışlar ve toleranssızlıkla belirir. Klinik muayenede, daha önceki toplumsal yetersizliklere kolay açıdan bakma dışında, çok az anormallikler görünebilir. Oysa, hastanın yakınları onda umursamaz bir kayıtsızlık veya sürekli yakınmalara, eskiden gösterdiği sevgi yerine kavgacı bir despotluğun farkına varırlar. Toplum koşullarına ve akrabaların göstereceği destek derecesine göre, hasta alkolizm ya da fuhuş gibi tuhaf davranışlara veya toplumsal bir düşüşe sürüklenebilir. Basit şizofreni hastalarından çoğunluğunun psikiyatrik hastahanelere alınmayıp basit suçlular, serseriler ve diğer toplumsal uyumsuzlar sınıflarında yer aldıklarına inanılmaktadır
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Baş AğrısıLokal organik lezyonlar (ya da fonksiyon bozuklukları) nedeniyle olan baş ağrılarını sistemik hastalıktan ileri gelen baş ağrılarından ayırdetmek gerekir. Ayrıca, bu iki tür başağrısı, psikolojik faktörlerden ileri gelen veya bu faktörlerle ilgili baş ağrılarından da ayırdedilmelidir. Birçok vakada, lokal fizik ve psikolojik faktörler arasında bir bağlantı bulunur. Lokal organik lezyonlar arasında serebral tümör, subdural hematoma, temporal arterit, sinüzit, vazomotor rinit ve migren vardır. Baş ağrısının sistemik nedenleri arasında ise hipertansiyon, böbrek yetersizliği, amfizem, göz yorgunluğu (refraktif hatalar nedeniyle) ve konstipasyon vardır. Klinik tababette en sık görülen vakalar muhtemelen gerilim baş ağrılarıdır. Ağrı genellikle frontal, bazan oksipitaldir, bazan da kranyuma kadar yayılır. Sorumlu mekanizmanın oksipito-frontalis kasındaki bir spazm olduğu ileri sürülmüştür. Baş ağrısı çekenlerin fazla anksiete göstermedikleri söylenmektedir, baş ağrısı bir çeşit boşalma semptomu görevini görür. Ortamsal stress ve yorgunluk, presipitan faktörlerdir. Gerilim baş ağrısının ayırıcı teşhislerinden biri migrendir (bkz.). Depressif hastalıklı kişiler baş ağrısından, daha doğrusu kafatasında anormal ve nahoş duygulardan şikâyet etmektedirler. Bazı hastalar bunu kafalarının tepesinde bir basınç duygusu olarak, bazıları ise kafalarına sıkı bir şerit sarılıymış gibi bir duygu olarak tanımlamaktadırlar. Kronik hipokondria hastalarından bazıları baş ağrılarından yakınırlar, ama bu genellikle başta tuhaf duygulardan ibarettir. Bu tanım bazan elektrik, bazan da fizyolojik terimlerle dile getirilir, yani hasta «beyninden kan dalgaları aktığından» söz eder.

Fizik tipteki baş ağrısının tedavisi öncelikle temelindeki bozukluğun tedavisidir; yine de, semptomatik tedavi de endike olabilir. Gerilim baş ağrıları çoğunlukla medazepam gibi trankilizanlarla giderilir. Oysa, aynı zamanda, psikiyatrik tedavi kapsamına da, kişiliğin ve ortamsal stresslerin değerlendirilmesi ve semptomlar başgöstermeden önce sitüasyonel baskıların daha iyi çözümlenmesini ve daha etkin bir deşarjın sağlanmasını amaçlayan bir psikoterapi girmektedir. Tamamen psikiyatrik olan sendromlar (yani, depresyon ve hipokondria), temeldeki duruma yeterli bir tedavi uygulanmasını gerektirir (elektrokonvülsif terapi, farmakoterapi, vs.).

Bkz. Psikosomatik bozukluklar
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

BedenModern psikiyatride, psikolojik değişkenliklerle beden yapısı arasındaki korelasyonun araştırılmasında Kretschmer (bkz.) önderlik etmiştir. Kretschmer, piknik yapıyla (tıknaz gövde, geniş yüz, kalın boyun, geniş viseral boşluklar,ince kol ve bacaklar ve cilt altı yağ tabakası birikimine yatkınlık) siklotimik mizaç ve duygusal (affektif) psikozlar arasında ilişki bulmuştu, öte yandan, leptosomatik yapıyla da (uzun boy, dar gövde, uzun bacaklar ve ince bir cilt altı yağ tabakası) şizoid mizaç ve şizofrenik çöküntü arasında ilgi bulmuştur. Bu alanda daha sonra çalışan araştırmacılar arasında yer alan Sheldon, başka bir tipoloji geliştirmiştir. Ayrıca Rees ve Eysenck'e de bu alanda değinilmelidir. Bkz. Somatotipler ve Yapı
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Beden Yapısı

Çağlar boyunca beden yapısıyla mizaç yatkınlıkları arasında bir ilinti kurma çabaları sürdürülmüşse de, ilk olarak 1936 yılında kretschmer (bkz.) Bu fikri modern psikiyatri kapsamına almıştır. Tıknaz yapının siklotimi'ye (neşe ve üzüntü durumlarının belli sürelerde belirmesi) ve bir sinir bozukluğu durumu olduğu zaman manik hastalığa yatkın olduğunu; uzun boylu, ince, leptosomatık yapının şizoid mizaç gösterdiğini ve bir sinir bozukluğunda şizofreniye dönüşebileceğini ileri sürmüştür. Daha sonraları Sheldon (bkz.) Somatotipleme için daha ayrıntılı teknikler geliştirmiş ve beden yapısıyla psikolojik değişkenler arasındaki korelasyon faktörleriyle ilgili çalışmalar yapmıştır. Kretschmer'in piknik, atletik ve leptosomatik tiplerine karşılık, endomorf, mezomorf ve ektomorf olarak üç fiziksel tip tanımlamıştır
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Beden İmajı

İlk gelişme safhalarında çocuk, kendinin ayrı bir bütün ve bedeninin de kendi kontrolü altında bir araç olduğu kavramını edinir. Bu «benlik kavramı» hayatı boyunca gittikçe zenginleşir ve fizik bedenle ilgili ayrıntılı bir «sistem» ya da düşünceyi kapsar. Bu düşünce için beden imajı terimi kullanılmaktadır. Bu sistemin tutarlılığı elbette sinir sisteminin bütünlüğüne bağlıdır. Böylece organik beyin hastalıklarında, özellikle parietal lob hastalıklarında, beden imajı bozukluklarına çok rastlanmaktadır. Oryantasyon bozukluğu (bkz. Ototopagnozi), yanlış lokalizasyon (alloestezi) veya bedenin bölümlerini algılayamama (bkz. Anosognozi) görülebilir. «Fantom kol veya bacak» yahut buna benzer fenomenler, sinir kopması dolayısıyla stimülasyonların yanlış yorumlanması sonucudur. Beden imajı bozuklukları, hastada başkalarının kendisini nasıl gördüğüyle ilgili yanılgılar olarak belirdiğinde, «fonksiyonel» niteliktedir; meselâ, hasta burnunun çok uzun ve dolayısıyla alay konusu olduğunu sanabilir. Bazı hipokondria tiplerinde beden duyularına karşı ağırı duyarlık belirgin olarak görülür. «yedekparça» (protez) ameliyatları da yatrojenik bozukluklara yol açabilir
 

Painfully

Well-Known Member
Yanıt: Psikoloji Terimler Sözlüğü A'dan Z'ye

Belle indifference(kayıtsızlık)

Histerik konversiyon semptomları gösteren hastalardaki uygun emosyonel ifade eksikliği anlamına gelir. Böyle bir hasta aksaklığından, meselâ paralize bacağından, şikâyet ederken aynı zamanda da buna karşı donuk ve kayıtsız bir emosyonel tepki gösterir; hattâ başka konularla ilgili şakalar yapıp gülebilir. Endişe verici bir semptom sayılabilecek bu durumu hiç düşünmediği, ilgi bile duymadığı bellidir.

Belle indifference, şizofrenide (bkz.) Görülebilen duygusal (affektif) donuklaşma veya tutarsızlıktan farklıdır. Doktorun teşhisine, şizofrenide görülen diğer özellikler ışık tutar
 
Üst